Sevgili Behzat Uygur ve Süheyl Uygur'un 90'lı yıllarda çıkardıkları "Abdülkadir" isimli şarkıda müzik sektörü, sanatçılık ve şarkıcılık kavramları yıllar önce eleştirilmişti. Şam'da kebapçı olan Abdülkadir Unkapanı'ndaki arkadaşının yanına sanatçı olmaya gider. Uygur kardeşler ise Abdülkadir üzerinden o dönemin müzik sektörünü eleştirirler. Şarkının sonlarına doğru, olayın Abdülkadir'le hiçbir ilgisi olmadığını, herkesi sanatçı yapan prodüktörlerden bahsederler. Şarkı ise şu satırlarla sonlanır;
"Bu
son olsun yoksa biz de şarkı söyleriz
Eğer böyle
giderse herkes şarkıcıyım der kendine bu ülkede
Haydi gel
kardeşim biz tiyatromuza geri dönelim"
Uygur
kardeşler bu şarkıyı günümüzde yapsalardı sözlere birkaç satır daha eklemeleri
kaçınılmaz olurdu. Özellikle günümüzde sosyal medyayla popülerleşmiş kişiler "şarkılar"
yapıyorlar. Yapmasınlar mı? Dinleme o zaman diyenleri duyar gibiyim. Sırf
popülerleşmek için sanatı oyunlarına alet ediyorlar. Popüler olmak, trend olmak,
çok izlenip çok dinlenmeyi başarı sanıp; her şeyi yapabileceklerine
inanıyorlar. Siz hiç tek meziyeti çöp adam çizmek olan birinin prodüktörler yardımıyla ressam olduğunu gördünüz mü? GÖRDÜNÜZ...
Sanatçıyı ölümsüz kılan ortaya koyduğu eserleridir. Hangimiz "Ele Güne Karşı" şarkısını bilip de unuttuk ki? Sanatçının eserleri, 1 yılda 1 ayda tükenmez, adeta yenilenebilir enerji gibidir. Sanatçıların eserleri bizim duygularımızı besler o yüzden "Müzik ruhun gıdasıdır" deriz. Barış Manço, Cem Karaca, Barış Akarsu, Fazıl Say, MFÖ, Sezen Aksu ve daha buraya sığamayacak sanatçılarımız yaşasalar da ölseler de ölümsüzdürler.
Müzikle kalın.
0 Yorum:
Yorum Gönder